Bir ekonomide durgunluk ve işsizlik yaşanırken enflasyonun artmasıdır. Resesyon ile enflasyonun aynı anda yaşandığı bir dönemde bunlara ek olarak bir de işsizlik oranı artmaya başlarsa bu duruma stagflasyon denmektedir. Resesyon kısaca ekonomide durgunluk olarak ifade edilebilir. Bu ekonomik durgunluğa bağlı olarak firmalar işçi çıkarmaya başlarsa işsizlik oranı da artar ve zaten yüksek olan enflasyon da varsa kaçınılmaz olarak stagflasyon durumu ortaya çıkmaktadır.
Kısaca formülüze etmek gerekirse şu şekilde basit bir ifade ile anlatabiliriz.
#Enflasyon +
#Resesyon +
#İşsizlik =
#Stagflasyon
Sözlük anlamı olarak anlatmak gerekir ise stagflasyon kelimesi, durgun anlamına gelen stagnant ve enflasyon kelimelerinden türetilmiştir. Bir ekonomide ekonomik büyümenin olmadığı, üretimin düştüğü, işsizlik oranının yüksek olduğu bir ortamda genel fiyat seviyesinin artıyor olması stagflasyon olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere stagflasyon ortamı aslında bir ekonomik çelişkiyi göstermektedir.
Genel olarak işsizlik ve enflasyon arasında ters bir ilişki bulunmaktadır, işsizlik yükseldiğinde enflasyonun düşmesi, işsizlik düştüğünde ise enflasyonun yükselmesi beklenmelidir (Bu ilişki Philips Eğrisi ile açıklanmaktadır). 1970'li yıllara kadar bu genel ilişki kabul edilmiş olsa da 1973 Petrol Krizi ile beraber işsizlik oranı artarken fiyatlar genel seviyesi de artmış, sonuç olarak her iki ekonomik olumsuzluğun beraber yaşanabileceği anlaşılmıştır.
Stagflasyon 1970'lerde, petrol krizlerinden etkilenen gelişmiş ekonomilerde, özellikle ABD'de gerçekleşti. Latin Amerika ülkelerinde 80'li ve 90'lı yıllarda zaman zaman meydana geldi.
Türkiye gibi ülkelerde ise petrol fiyatları artarken Dolar fiyatı da TL karşısında artarsa ikili bir şekilde her türlü üretim için gereken akaryakıt fiyatları çok daha fazla yükselecektir. Bu durum da bir şekilde enflasyona + olarak etkileyen en önemli faktörlerden biri olmaktadır.
Stagflasyon nedenleri
Aslında ekonomistler arasında stagflasyon nedenleri konusunda fikir birliği yoktur. Her ekonomi uzmanı kendi görüşünü sunar. Ancak, Stagflasyon nedenleri hakkında iki ana teori türetilebilir: arz şoku ve zayıf ekonomik politikalar.
Arz şok teorisi, bir ekonominin, petrol fiyatındaki hızlı artış gibi bir mal veya hizmet arzında ani bir artış veya düşüşle karşı karşıya kalması durumunda stagflasyonun meydana geldiğini göstermektedir. Bu durumda fiyatlar yükselmekte, üretimi daha maliyetli ve daha az kârlı hale getirmekte, böylece ekonomik büyümeyi yavaşlatmaktadır.
İkinci bir teori, stagflasyonun zayıf bir ekonomik politikanın sonucu olabileceğini belirtmektedir. Örneğin, hükümet para arzını çok hızlı bir şekilde artırırken sektörlere zarar veren bir politika oluşturabilir. Bu politikaların eşzamanlı olarak gerçekleşmesi, daha yavaş ekonomik büyümeye ve daha yüksek enflasyona yol açabilir.
Tüm ekonomide fiyatların hissedilir derecede yükselmesiyle beraber, üretim faktörlerinin en düşük düzeyde tutulması olarak ifade edilebilir. Stagflasyona yol açan faktörler ise genel olarak beklentilerdeki, döviz kuru ve ithal fiyatlarındaki, hükümet politikalarındaki, enerji fiyatlarındaki, nüfus ve işgücü yapısındaki değişmelerdir. İşletmelerin ve sendikaların tekelci güce sahip olmalarının ve teknolojik yeniliklerin sayısındaki düşmenin de stagflasyona yol açtığı ileri sürülebilmektedir.
Stagflasyon nedenlerinden en önemlisi üretim maliyetindeki artıştan kaynaklanır. Bu Türkiye için artan Dolar TL fiyatı ile artan Petrol fiyatlarının her ikisinden birinin veya ikisinin de artmasıyla meydana gelebilir. Çünkü üretim yapmak için hem Dıştan mal alımına ki bu da dolar ile hem de üretim yapmak veya taşımak için Petrole bağımlıdır. Petrol dışında doğalgaz ve enerji fiyatları da artan dolar kuruna bağlı olarak artabilir. Böylece üretim maliyetleri de artığından mecburen üretici kar elde etmek için son tüketiciye bu fiyatları yansıtacaktır ve bunun sonucu olarak da doğal olarak Enflasyon ortaya çıkacaktır. Enflasyon da her üründe zam olarak kendini gösterir. Genel olarak enflasyon temel gıda maddelerinde yani alınması zorunlu olan ürünlerde ortaya çıkarsa etkisi daha büyük olur. Alınması zorunlu olmayan ürünlerin bir süre alımını etkilemek ise olağan ekonomide durgunluğa yol açar. Örneğin yeni konut alınmaması, yeni araba alınmaması, üretim için yeni makinalar ve ham maddelerin alınmaması, çok acil olmayan her şeyin alımını ertelemek normal piyasada durgunluğa yol açar. Durgun ekonomik ortam ise ister istemez ekonomik büyümeyi yavaşlatır.
Enflasyon, mal ve hizmet fiyatlarında görülen artıştır, ancak aynı zamanda para alım gücünde devam eden bir azalma olarak da tanımlanabilir. Normal bir yılda enflasyon iki veya üç puan artırabilir. Enflasyon oranı yüzde 5 veya hatta yüzde 10 artmaya başlarsa, işler kötüleşebilir.
Stagflasyonla mücadele yöntemlerini ana başlıklar altına alacak olursak, gelirler politikası, vergi temelli gelirler politikası, sektörel ile bölgesel ağırlıklı önlemler, üretimin teşviki ve toplam arzın artırılması olarak gruplandırabiliriz.
Stagflasyon dönemlerinde da bir yandan enflasyonla mücadele edecek bir yandan da ekonomiyi canlandıracak bir ekonomi politikası gerekiyor.
Ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyor ise o ekonomide stagflasyon (enflasyon içinde durgunluk) hali var demektir. Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olanlarından birisi budur. Eğer ekonomi enflasyon içinde büyümeye devam etse bir miktar büyümeden fedakarlık ederek enflasyonu düşürmek daha kolay olabilirdi. Oysa stagflasyonda bir yandan enflasyonla mücadele edecek bir yandan da ekonomiyi canlandıracak bir ekonomi politikası biçimlendirmek gerekir ki bu çok kolay bir iş değildir. Çünkü bu iki politika genelde birbiriyle çelişen politikalardır. Bu durumda iki hedefi de tutturamayacak bir politika arayışı içine girmektense bir seçim yaparak önceliği bu iki hedeften birisine vermek daha uygun olabilir.
Ülkemiz için en önemli konu değerini yitiren ulusal para biriminin değerini artıracak önlemlerin alınmasıdır. Özellikle MB yoluyla faizleri artırmak en başta akla gelen döviz fiyatını baskılayabilecek ilk önlemdir. Fakat her faiz artışı her zaman dolar veya euro fiyatları üzerinde kalıcı bir düşüşe yol açmayabilir. Faiz artışı gibi önlemler ile beraber yapısal reformlar ve alınacak diğer maliye ve para politikaları ile enflasyon azaltıcı tedbirler, üretimi artıracak teşvikler ve ne olursa olsun bir şekilde işsizliği artırmayacak önlemler ile stagflasyon olgusu bastırılabilir. Ayrıca cari açık miktarını azaltıcı politikalar uygulanmalı ve dış borca bağımlı halden uzaklaşmak gerekmektedir. Ayrıca borçlanmaya dayalı büyüme modelinden vazgeçilmeli ve kamu harcamalarını sadece inşaat bazlı projelere yönlendirmemeli, aksine tarım ve sanayi ağırlıklı sektörler ile yazılım ve bilgisayar teknolojileri alanındaki projelere ağırlık verilmelidir.